Kur'an tarihi
From Wikipedia, the free encyclopedia
Kur'an tarihi, İslam kutsal kitabının yazılı derleme veya el yazmalarının zaman çizelgesi ve kökenidir. İslam'ın erken tarihinin önemli bir bölümünü oluşturur.
İslam inanışında Kuran'ın vahyi 610 yılında melek Cebrail'in (Allah tarafından gönderildiğine inanılır) Mekke yakınlarındaki Hira mağarasında Muhammed'e görünüp ona Alak Suresi'nden ilk ayetleri okumasıyla başlar ve Muhammed'in 632'deki ölümüne kadar devam eder.[1] Bununla birlikte Taifte bulunan bir taş yazıt Kur'anda 16 kere anılan Mescid-i Haram'ın inşa tarihini 78 olarak veriyor.[2]
Rivayetlere göre, Kuran ilk olarak Ebu Bekir tarafından kitap formatında derlenir. İslam İmparatorluğu büyüdükçe ve uzak bölgelerde farklı kıraatler duyuldukça, Kuran'ın rasm veya ünsüz iskeleti, üçüncü halife Osman ibn Affan yönetiminde okunuşta tekdüzeliği sağlamak için yeniden (MS 644-656) şekillendirilir.[3] Bu nedenle Kur'an, bugünkü şekliyle Osman kodeksi olarak da bilinir.[4] Profesör Francis Edward Peters'a (1991) göre, bu süreçte Kuran'a yapılanlar son derece muhafazakar görünüyor ve içerik, redaksiyonel önyargıdan kaçınmak için mekanik bir şekilde oluşturuldu.[5] Ancak bu dönemde Arapça imlaya esas olan noktalı ve sesli harfler gibi birçok işaretleme henüz gelişmemişti. İmla kuralları hicri ikinci yüzyılda geliştirilir ve bu tarihten sonra kıraat' veya rasm'ın çeşitli sözlü okumalarının belgelenmesi olanaklı hale gelir.
Geleneksel rivayetlere göre Kuran, pagan tanrıları için bir sığınak ve önemli bir ticaret merkezi haline gelen İbrahim tarafından kurulan Batı Arap kenti Mekke'de, bir tüccar olan Muhammed'e vahyedilir. Vahiyler, Muhammed kırk yaşındayken, Ramazan ayında bir gece vakti başlar.[8]
Kuranda, Muhammed için ümmi terimini kullanılır. Müslüman alimlerin çoğunluğu bu kelimeyi okuma yazma bilmeyen bir bireye referans olarak yorumlarken, bazı modern alimler bunun yerine onu kutsal kitabı olmayan bir topluluğa referans olarak yorumluyorlar.[9][10]
Rivayetlerin ünlü koleksiyoncusu Muhammed el-Buhari (Muhammed'den 250 yıl sonra) göre, Hatice bint Hüveylid'den rivayetle ilk vahyi anlatır; Cebrail Muhammed'den okumasını istediğinde, Muhammed ma ana bīqāre'uder, bu birçok şekilde tercüme edilebilir:
'Okumam' veya 'ne okuyacağım?' veya 'okumayacağım'.
Cebrail, "bütün gücüm tükenene kadar" sıkıştırdı; serbest bıraktı ve 'Oku!' dedi." Bu üç defa tekrarlandı ve üçüncüsünde Cebrail onu serbest bıraktı ve: "İnsanı pıhtı'dan yaratan Rabbin adıyla oku! Oku Ve senin Rabbin en güzeldir." [11] :39–41 Bundan sonra Muhammed, ölümünden kısa bir süre öncesine kadar, yirmi üç yıllık bir süre boyunca aralıklarla vahiy almaya devam eder.[11] :45
Müslümanlar, Cebrail'in Tanrı'nın sözünü Muhammed'e kelimesi kelimesine getirdiğine ve Kuran'ın herhangi bir değişiklik veya tahriften ilahi olarak korunduğuna inanırlar. Kuran, Muhammed'in kutsal metni değiştirme yetkisinin olmadığını vurgular.[12] Rivayette Muhammed vahiyi şöyle tanımlar:"Bazen o, bir çanın çalması gibidir. Bu vahiy şekli içlerinde en zorudur ve geçer. Bazen Melek bir insan kılığında gelir ve benimle konuşur ve ben onun ne dediğini anlarım." [11] :43 Zaman zaman, deneyimin Muhammed için acı verici olduğu da bildirildi. Örneğin, "Bir kere bile ruhumun benden koptuğunu düşünmeden vahiy almadım".[11] :43
Muhammed vahiy aldığında bunu sahabelerine okur ve ezberlenirdi. 7. yüzyıl Arabistan bağlamında bu sıradan bir eylemdi. İnsanlar, şiir ezberleme ve okumak yaşar, ayrıntılı şiirlerin okunduğu etkinlikler ve yarışmalar büyük ilgi görürdü.[13] Kur'anın 2/3'ünü oluşturan Mekke döneminin sonuna kadar kayda geçirildiği düşünülmüyor. Yazım işleminin hicrete yakın birkaç yıl ile Medine dönemi olarak ifade edilen yazım dönemde gerçekleştirildiği düşünülüyor.[14][15] Kuran'ı ezberleme işlemi Müslümanlar arasında devam eden bir uygulamadır. Mekke dönemi şiirsel anlatımlardan oluşuyordu.[16] Mekkeliler de, Kur'an âyetlerini bu kapsamda değerlendirdiler. Onlar için şiir, yüksek bir manevi kaynaktan gelen ilhamla yazılırdı. Muhammed Kur'an'ı vaaz etmeye ve okumaya başladığında, Mekkeliler ona şair[17] veya "cinli şair"[18][19] dediler.
Rivayete göre Kur'an, olaylar üzerine gelen, birbirinden kopuk ayetler ve sureler halindeydi. Kuran'ın ilk ne zaman derlenip düzenlendiği konusunda anlaşmazlıklar vardır. Buhari'deki bir hadis, Halife Ebu Bekir'in Zeyd bin Sabit'e Kur'an'ı derlemesini emrettiğini, Zeyd'in derlemeyi ezberleyenlerin hafızaları yanında yazılı parçalara dayandırdığını belirtir.[20][21] Bazı Şii Müslümanlar, Muhammed'in ölümünden kısa bir süre sonra Kuran'ı tek bir yazılı metin halinde derleyen ilk kişinin Ali ibn Abi Talib[22] olduğuna inanırlar.